Sağlık, her bireyin en temel hakkı olmasına rağmen Türkiye’de sağlık sisteminin geldiği noktaya baktığımızda, bu hakkın ciddi şekilde ihlal edildiğine şahit oluyoruz.
MHRS randevu sistemindeki aksaklıklardan yenidoğan bebekler üzerinden özel hastanelerdeki yolsuzluklara, SMA hastalarının yaşadığı zorluklardan Ergene Nehri’nin çevre ve sağlık üzerindeki yıkıcı etkilerine kadar uzanan bu tablo, sağlık politikalarının ne denli zayıf temeller üzerine kurulduğunu gösteriyor.
CHP Tekirdağ Milletvekili Nurten Yontar’ın da Plan ve Bütçe Komisyonu’nda yaptığı konuşmada vurguladığı sağlık problemleri, sağlık alanında yaşanan çok boyutlu sorunları bir kez daha gözler önüne seriyor…
Yontar’ın eleştirileri, sadece mevcut hükümete yönelik bir muhalefet söylemi olarak değerlendirilmenin ötesinde, herkesin günlük hayatında karşılaşabileceği gerçekleri içeriyor.
Trakya’nın en büyük sorunlarından biri olan kansere de değinen Yontar; “Ergene Nehri, yıllardır zehir akıyor ve kanser can almaya devam ediyor. Ama Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü 2018 yılından sonra ‘Türkiye Kanser İstatistikleri’ adlı çalışmasını yayınlamıyor. Tekirdağ’da, bir Onkoloji Hastanesi kurulması hususunda Bakanlığınızca başlatılan herhangi bir çalışma var mıdır? Son beş yılda Tekirdağ’da kanser hastalığı nedeniyle hayatını kaybeden hasta sayısı kaçtır? Bunların istatistiği tutulmakta mıdır? Hastanelerde doktor yok, bölümler kapatılıyor. Tekirdağ Fehmi Cumalıoğlu Şehir Hastanesi’nin merdivenleri yok. Afet durumunda hastalar nasıl tahliye edilecek hiç düşündünüz mü acaba?” diyerek sağlık sistemindeki altyapı eksikliklerine ve Trakya’da kanser vakalarındaki artışa
dikkat çekiyor.
Trakya’nın kalbi olarak nitelendirilen Ergene Nehri’nin yıllardır adeta bir zehir nehri haline gelmesi bölgedeki kanser oranlarının artışındaki en büyük nedenlerden biri olarak aktarılırken, tarımın, sanayinin ve günlük yaşamın merkezi olan bir bölgenin bu kadar ciddi bir çevre felaketiyle karşı karşıya olması, halk sağlığı açısından da büyük bir risk.
Fakat daha da vahimi, bu konuda yıllardır kesin bir çözüme ulaşılamamış olması…
Onkoloji hastanelerine duyulan ihtiyaç ise bu felaketin insani boyutunu bir kez daha ortaya koyuyor.
Kanser tedavisinde erken teşhis ve tedavi olanakları yetersizken, Tekirdağ gibi bir bölgeye onkoloji hastanesi kazandırılmaması bölgedeki en büyük eksiklikler arasında.
Son yıllarda, sağlık çalışanlarının yurtdışına göç etmesi de sağlık sistemindeki en derin yaralardan bir diğeri…
Uzun çalışma saatleri, düşük ücretler, mesleki itibar kaybı ve şiddet, sağlık çalışanlarının göç etmesine neden olurken; sadece randevu alamama değil, nitelikli doktora ulaşamama sorunu da giderek büyüyen bir kri … Bu durum, sağlık hizmetlerinin niteliğini düşürerek, halk sağlığını ciddi şekilde tehdit ediyor.
Özel hastanelerin, sağlık merkezlerinden ziyade ticarethane olarak görülmesi ise krizlerin bir başka boyutu…
İnsan hayatının maddi kazanç uğruna hiçe sayılması, SGK dolandırıcılığı ve yolsuzluk skandalları, sağlık hizmetlerinin ticari bir meta haline geldiğini, denetim eksikliğini ve sistemdeki çürümüşlüğü en karanlık şekilde gözler önüne seriyor.
Sağlık sistemindeki bu sorunlar, sadece bir siyasi tartışma değil, toplum sağlığını doğrudan etkileyen acı gerçekler ve çözüm bekleyen hayati meseleler…
Sağlık alanında yapılan her ihmal, göz yumulan her yanlışın bedeli insan hayatıyla ödenmekte ve bu durum, sessizlikle geçiştirilemeyecek kadar önemli